top of page

5 x5 Matris Risk Değerlendirmesi Her Derde Deva Risk Değerlendirmesi Yöntemi midir?

Her derde deva ilaç var mıdır? Sizce? Peki nasıl oluyor da her derde deva risk değerlendirmesi 5 x 5 matris yöntemi olabiliyor?

Sağlık Bakanlığı yıllardır bu her derde deva ilaç haberleri ve reklamları ile mücadele ediyor. Ben de naçizane yıllardır her yazımda 5 x 5 matris yönteminin her derde deva bir risk değerlendirme yöntemi olmadığını sürekli yazıp çiziyorum. Ancak hangi işyerine gitsem başka bir analiz ile bir türlü karşılaşamıyorum. Bu aralar bir de Kinney yöntemi biraz kullanılır oldu.


Peki 5 x 5 matris risk değerlendirme yöntemi her derde deva ise niye bilim insanları farklı risk değerlendirme metodolojileri üretmek için kafa yormuş ve zaman harcamışlar acaba? Hobi olsun diye mi, yoksa can sıkıntısından mı acaba? Çok merak ediyorum gerçekten....


En önemli AB direktiflerinden birisi olan çerçeve direktif, “Çalışanların Sağlık ve Güvenliğinin İyileştirilmesi ve Koruyucu Önlemler Alınmasının Teşvikine İlişkin 12 Haziran 1989 tarih ve 89/391/EEC sayılı Konsey Direktifi” 2003 yılında mevzuatımıza İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği olarak uyumlaştırılmış ancak daha sonra danıştay kararı ile iptal edilmiştir. Uzun bir aradan sonra 20.06.2012 tarihinde 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu içerisinde söz konusu çerçeve direktifin ana unsurları mevzuatımıza uyumlaştırılmıştır.


6331 sayılı kanunla daha önce 4857 sayılı İş Kanunu’nda yer alan iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemeler de 4857 sayılı kanun kapsamından çıkartılmıştır. Yapılan düzenleme ile işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülükleri düzenlenmiştir.


6331 sayılı İş sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre işletmelerin yapması gereken en önemli yükümlülüklerden birisi "Risk Değerlendirmesi yapma veya yaptırma yükümlülüğü”dür. Yeni kanunumuzun yayınlanmasını takiben İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği, 29.12.2012 tarih ve 28512 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile tüm işyerlerinde risk değerlendirmesinin yapılması veya yaptırılması ile ilgili ayrıntılar belirlenmiştir.


6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’na göre artık büyük-küçük tüm işyerlerinin risk değerlendirmeleri yapmaları veya yaptırmaları zorunlu hale getirilmiştir. Yeni yayınlanan yönetmeliğimize göre; işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmalar risk değerlendirmesi olarak kabul edilmektedir. Risk değerlendirmesi; tüm işyerleri için tasarım veya kuruluş aşamasından başlamak üzere tehlikeleri tanımlama, riskleri belirleme ve analiz etme, risk kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması, dokümantasyon, yapılan çalışmaların güncellenmesi ve gerektiğinde yenileme aşamaları izlenerek gerçekleştirilecektir.


Yeni yayınlanan yönetmeliğimize göre; toplanan bilgiler ışığında; iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili mevzuatta yer alan hükümler de dikkate alınarak, çalışma ortamında bulunan fiziksel, kimyasal, biyolojik, psikososyal, ergonomik ve benzeri tehlike kaynaklarından oluşan veya bunların etkileşimi sonucu ortaya çıkabilecek tehlikeler belirlenecek ve kayda alınacaktır. Tespit edilmiş olan tehlikelerin her biri ayrı ayrı dikkate alınacak bu tehlikelerden kaynaklanabilecek risklerin hangi sıklıkta oluşabileceği ile bu risklerden kimlerin, nelerin, ne şekilde ve hangi şiddette zarar görebileceği belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken mevcut kontrol tedbirlerinin etkisi de göz önünde bulundurulmak zorundadır.


Yapılmış olan risk değerlendirmesi; tehlike sınıfına göre çok tehlikeli, tehlikeli ve az tehlikeli işyerlerinde sırasıyla en geç iki, dört ve altı yılda bir yenilenmek zorundadır. Büyük kaza önleme politika belgesi veya güvenlik raporu hazırlanan işyerlerinde; bu belge ve raporlarda değerlendirilmiş riskler, yapılacak risk değerlendirmesinde dikkate alınarak kullanılacaktır. Aynı çalışma alanını birden fazla işverenin paylaşması durumunda ise, yürütülen işler için diğer işverenlerin yürüttüğü işler de göz önünde bulundurularak ayrı ayrı risk değerlendirmesi gerçekleştirilmek zorundadır. İşverenler, risk değerlendirmesi çalışmalarını, koordinasyon içinde yürütmek, birbirlerini ve çalışan temsilcilerini tespit edilen riskler konusunda bilgilendirmekle yükümlü kılınmışlardır.


Risk Değerlendirmesi Kavramı


6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda tehlike; işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli olarak, risk ise tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimali olarak tarif edilmiştir. Risk değerlendirmesi ise, işyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek tehlikelerin belirlenmesi, bu tehlikelerin riske dönüşmesine yol açan faktörler ile tehlikelerden kaynaklanan risklerin analiz edilerek derecelendirilmesi ve kontrol tedbirlerinin kararlaştırılması amacıyla yapılması gerekli çalışmalar olarak tanımlanmıştır.


Risk, sözlük anlamı olarak zarara uğrama tehlikesidir ve öngörülebilir tehlikeleri ifade etmektedir. Risk değerlendirmesi kavramının muhtelif kaynaklarda çok fazla tanımı bulunmaktadır. Risk Değerlendirmesi kısaca, riskin büyüklüğünün tahmin edilmesini ve riskin kabul edilebilir seviyede olup olmadığının tanımlanmasını kapsayan süreçtir. Yani risk değerlendirme herhangi bir tehlike ortaya çıkmadan önce bu tehlikenin ortaya çıkarabileceği şiddetin büyüklüğünü ve ortaya çıkma olasılığını tahmin etme işlemidir.

Risk değerlendirmesinin genel amacı, sistemin olduğu gibi kabul edilebilir olup olmadığının, değişiklik gerekip gerekmediğinin tespiti için temel oluşturmaktır. İlave bir amaç da önemli ve daha önemsiz riskler arasında ayrım yapabilmektir.


Risk, sözlük anlamı olarak zarara uğrama tehlikesidir ve öngörülebilir tehlikeleri ifade etmektedir. Risk değerlendirmesi kavramının muhtelif kaynaklarda çok fazla tanımı bulunmaktadır. Risk Değerlendirmesi kısaca, riskin büyüklüğünün tahmin edilmesini ve riskin kabul edilebilir seviyede olup olmadığının tanımlanmasını kapsayan süreçtir. Yani risk değerlendirme herhangi bir tehlike ortaya çıkmadan önce bu tehlikenin artaya çıkarabileceği şiddetin büyüklüğünü ve ortaya çıkma olasılığını tahmin etme işlemidir.


Risk değerlendirmesi kavramı mevzuatımıza yeni girmiş olmakla birlikte içeriği ve kullanılan yöntemler yeni değildir. 2. Dünya Savaşının bitmesini takip eden yıllarda hasar, zarar ve yaralanma ile sonuçlanan potansiyel kazaların ve bütün tehlikelerin-risklerin kontrol altına alınıp yönetilebileceği olgusu önem kazanmıştır. Bu yaklaşım gelişmiş ülkelerde büyük kabul görmüş ve kuruluşları risk değerlendirme çalışmalarına yönlendirmiştir.


Risk değerlendirme veya analiz yöntemleri 1930’lu yıllardan beri dünyada sistematik olarak uygulanmaktadır. Teknolojik risk ile ilgili çalışmalar 20. yüzyıl başlarından itibaren iyice hızlanmış ve çeşitli metodolojilerin ve standartarın çıkmasını sağlamıştır.

Endüstriyel işletmelerde çalışanların sağlık ve güvenliklerini olumsuz etkileyen bir çok tehlike ve riskler bulunmaktadır. Bu tehlike ve risklerin ortadan kaldırması veya kabul edilebilir seviyelere indirilerek kontrol altına alınması gerekmektedir. Risk değerlendirme çalışmaları pro-aktif çalışmalardır, yani herhangi bir kaza veya meslek hastalığı meydana gelmeden bu kaza veya hastalığı meydana getirebilecek koşulların ortadan kaldırılmasını sağlayacak çalışmaların yapılması işlemidir.


“Risk Yönetim Prosesi” ortamdaki tehlikeleri belirleyen, onların kritik değişkenler ve fonksiyonlar üzerindeki etkilerini araştıran ve koruma amaçlı mekanizma veya stratejiler geliştiren bir tekniktir. Risk yönetim Prosesinin oluşturulmasının amacı işletmelerin amaçlarına ve hedeflerine ulaşmaları için en etkin, en hızlı ve en güvenilir yolları araştırmaktır. Risk yönetim prosesi kendi içerisinde aslında iki farklı temel aşamaya bölünebilir, birinci aşama problemlerin tanımlanmasıyla uğraşırken ikinci aşama problemlerin çözümü ile ilgilenir.



Bu çalışmalar esnasında tehlikenin meydana gelme olasılığı ile meydana gelmesi durumunda şiddetinin derecesinin tayin edilmesi gerekmektedir. İşyerinde yapılan risk değerlendirme çalışmaları sonucunda; tespit edilen tehlikelerin olasılığı ve şiddeti göz önüne alınarak bir öncelik belirlemesi yapılır ve değerlendirmeyi yapan teknik ekip tarafından önerilen önlemlerle riskin kabul edilebilir bir seviyeye indirilmesi sağlanır.


Risk değerlendirmesi çalışmalarında kanımca en önemli kavram “Kabul Edilebilir Risk” kavramıdır. Kabul edilebilir riski tanımlayacak olursak; kanuni zorunluluklar ve işletmenin kendi sağlık ve güvenlik politikası ve uygulamaları dikkate alındığında, kabul edebilecek düzeye indirilmiş riskdir. Yani işveren, işletmede görev yapan işveren vekilleri ve iş sağlığı ve güvenliği ile görevlendirilmiş mühendis veya teknik elemanlar tarafından, tespiti yapılan alandaki tehlikenin gerçekleşme ihtimalinin çok düşük görülmesi ve olaki gerçekleşmesi durumunda da hukuki ve cezai sorumluluğun kabul edilmesidir.


IEC ISO 31010:2009 standardına göre, çeşitli sektör ve büyüklükteki işyerleri, hedeflerinin gerçekleştirilmesini etkileyebilecek bir takım risklerle karşı karşıyadırlar. Organizasyonların tüm faaliyetleri, baş edilmesi gereken bazı riskler içermektedir. Risk yönetim süreci, belirsizlikler ile gelecekte yaşanabilecek olay ve durumları (planlanmış veya planlanmamış), bunların belirlenen hedefler üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurarak karar verme sürecine yardımcı olmaktadır.



Risk değerlendirmesi, hedeflerin olası riskten nasıl etkilenebileceğinin saptanması ve daha fazla müdahalenin gerekip gerekmediğine karar vermeden önce sonuç ve olasılıklar bakımından riskin analiz edilmesine olanak tanıyan yapılandırılmış bir risk yönetim sürecidir.


Risk değerlendirmesi, aşağıdaki temel sorulara yanıt bulma eğilimindedir:

  • Hangi hususlar hangi sebeplerden ötürü meydana gelebilir?

  • Olası sonuçlar neler olabilir?

  • Riskin gelecekte meydana gelme veya tekrarlanma olasılığı nedir?

  • Riskin sonuçlarını hafifletebilecek veya risk olasılığını düşürebilecek herhangi bir tedbir var mıdır?

  • Riskin düzeyi kabul edilebilir bir nitelikte midir veya daha fazla müdahale gerektirir mi?


Yeni yönetmeliğimize baktığımızda “Risk Değerlendirmesi” çalışmalarının yapılmasında bir ekibin görevlendirilmesi gereklidir. Risk değerlendirme çalışmalarına katkı sağlayacak kişilerin başta işveren veya işveren vekili olmak üzere iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi, çalışan temsilcileri, destek elemanlar ile bölümlerden seçilecek çalışanlar olduğunu görmekteyiz.


KOBİ’ler düşünüldüğünde risk değerlendirme çalışmaları; yalnızca işletmedeki bir kişinin/analistin tek başına yapabileceği bir işlem değildir, bu nedenle yönetmelikteki söz konusu düzenleme son derece yerinde olmuştur. İşletmede bu işle ilgilenen bir tek iş güvenliği uzmanı olsa dahi, işletmedeki üst yönetim kadrosundan, tüm çalışanlara kadar herkesin bir fiil çalışmasını gerektiren bir çalışmadır. Unutulmamalıdır ki; işletmedeki bu konuya bakış açısı sadece yasal bir zorunluluğu yerine getirmek ise yapılan çalışmalar, o işletmedeki iş kazası ve meslek hastalıkları sonucu oluşan kayıpları önlenemeyecektir.


Bir diğer problem de yönetmeliğe göre işyerlerinde risk değerlendirme çalışmalarını yapmakla görevli olan birçok işveren/işveren vekili, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi veya destek elemanının bu konuda yeterli bilgiye ve tecrübeye sahip olmamalarıdır. Her işyerinin kendine özel farklı farklı tehditleri bulunmaktadır, risk değerlendirmesi çalışması aşamasında bu konuda uzmanlaşmış teknik bir ekip tarafından işyerinde, ne tip risk değerlendirme metotlarının uygulanması gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir.


Yeni risk değerlendirme yönetmeliğinin 9 uncu maddesinde; “toplanan bilgi ve veriler ışığında belirlenen riskler; işletmenin faaliyetine ilişkin özellikleri, işyerindeki tehlike veya risklerin nitelikleri ve işyerinin kısıtları gibi faktörler ya da ulusal veya uluslararası standartlar esas alınarak seçilen yöntemlerden biri veya birkaçı bir arada kullanılarak analiz edilir.”demektedir.


Ancak işyerlerindeki risk değerlendirme çalışmaları incelendiğinde bu konuda çalışma yapan kişilerin neredeyse tamamının 5x5 matris yönteminde yoğunlaştıkları gözlemlenmektedir. Oysaki risk değerlendirme yöntemlerindeki çeşitliliğin nedeni değişik sektörlerdeki tehditleri değişik bakış açılarından yöntemlerle tespit edebilmektir. Örneğin; risk değerlendirme çalışmasına Ön Tehlike Analizi (PHA) ile başlayan bir firma, eğer kazaya ramak kalma sıklık hızı fazla ise Hata Ağacı Analizi (FTA), arkasından Olası Hata Türü ve Etkileri Analizi (FMEA) uygulamalı ya da makine ağırlıklı kazalar çoğunlukta ise sistem güvenirliliğini tespit etmek amacıyla çalışmaya devam etmelidir.


Kabul Edilebilirlik Seviyesi (As Low as Reasonably Practicable- ALARP)


Risk değerlendirme çalışmalarının birçok uygulamasında kalitatif değerlendirmeler kullanılmaktadır. Kantitatif risk değerlendirme çalışmalarında ise; belli bir kazanın meydana gelme olasılığı ve sonuçlarının büyüklüğü hesaplanır veya tahmin edilir. Daha sonra riskin kalitatif veya kantitatif değeri tehlikenin kabul edilip edilmeyeceği noktasında verilecek kararda kullanılır. Risk değerlendirmesi (belli bir risk için) birtakım kriterler ve kabul edilme limitleri gerektirir.


Kantitatif değerlendirmeler, özellikle risklerin sonuçlarının ağır olduğu birçok kişinin ölümüne neden olabilecek kazaların olma ihtimalinde kullanılır. Bu alanda oldukça geniş literatür bilgisi ve uluslararası standartlar bulunmaktadır. Avrupa’da, önemli kazaya neden olabilecek kimyasal tesisler için hazırlanmış olan Seveso II Direktifi kantitatif değerlendirme ve kabul edilebilirlik kriterleri gerektirmektedir.


Risk değerlendirme çalışmaları esnasında tehlikenin meydana gelme olasılığı ile meydana gelmesi durumunda şiddetinin derecesinin tayin edilmesi gerekmektedir. İşyerinde yapılan risk değerlendirme çalışmaları sonucunda; tespit edilen tehlikelerin olasılığı ve şiddeti göz önüne alınarak bir öncelik belirlemesi yapılır ve değerlendirmeyi yapan teknik ekip tarafından önerilen önlemlerle riskin kabul edilebilir bir seviyeye indirilmesi sağlanır.


Kabul edilebilir risk yeni yönetmeliğimizde, yasal yükümlülüklere ve işyerinin önleme politikasına uygun, kayıp veya yaralanma oluşturmayacak risk seviyesiolarak tanımlanmıştır. Yani işveren, işletmede görev yapan işveren vekilleri ve iş güvenliği uzman, işyeri hekimi veya risk değerlendirme ekibi tarafından, tespiti yapılan alandaki tehlikenin gerçekleşme ihtimalinin çok düşük görülmesi ve ola ki gerçekleşmesi durumunda da hukuki ve cezai sorumluluğun kabul edilmesidir.


Ne yazık ki işyerlerinin çoğunda risk değerlendirme çalışmalarında çoğunlukla risk matrisinin 5x5 matris formu tercih edilmektedir ve bu matris ile kabul edilebilir risk düzeyini yönetmeliğin istediği yükümlülükte belirlemek mümkün değildir. Kabul edilebilir risk tanımında yönetmeliğimizde “kayıp veya yaralanma oluşturmayacak risk seviyesi”nden bahsedilmektedir.



Oysa 5x5 matrisinde olasılığı “Çok Küçük” yani 1 olan ve şiddeti 5 olan yani “Çok Ciddi” olan alan 5 yani “Düşük” olarak bulunmaktadır. Bunu tam tersi durumunda ise olasılığı “Çok Yüksek” yani 5 olan ve şiddeti 1 olan yani “Çok Hafif” olan alan için de 5 yani “Düşük” bulunmaktadır. Oysa bu iki noktanın aynı olduğunu söylemek ve şiddeti 5, olasılığı 1 olan alan için tedbir önermemek o durumun gerçekleşmesi durumunda hukuki ve cezai sonucu da kabul etmek anlamına gelmektedir ki bu durum düşündürücüdür.


Amerikan Savunma Bakanlığı’na (United States Department of Defense -DoD) ait askeri bir standart olan risk matrisinin son standardında bu problem nedeni ile kalitatif risk matrisi için “Ön Tehlike Matrisi” önerilmektedir. Şekil-5 ve Şekil-6 incelendiğinde Ön Tehlike Analizi matrisinde kabul edilebilirlik kriterleri (ALARP seviyesi) her bir alan için ayrı ayrı belirlenebilmektedir.


Sanayi tarafından çok fazla tercih edilen 5x5 matrisini ön tehlike analizi formatında düzenlediğimizde aşağıdaki formata dönüşmektedir. Bir kez daha vurgulamak isterim ki matris içerisindeki kırmızı, sarı ve yeşil alanlar kabul edilebilirlik kriteridir ve hangi noktaların sarı, yeşil veya kırmızı olarak belirleneceğine üst yönetim karar vermelidir. Unutulmamalıdır ki bu karar aynı zamanda işyerinde bir kaza veya meslek hastalığı meydana geldiğinde üst yöneticilere risk yaratmayacak şekilde tanımlanmış olmalıdır.


Kalitatif ön tehlike risk değerlendirme matrisi şiddet ve olasılık aralıkları, fabrika veya organizasyon onayı ile, riskin kalitatif değerlendirilmesinde kullanılmak üzere derecelendirilir. Standartta olasılık ve şiddet için sübjektif terimlerin tespit edilmesine yol göstermek için çeşitli ibareler verilmektedir. Şiddet seviyeleri Önemsiz’den (A) Katastofik’e (E) kadar aşamalandırılmış ve olasılık skalası da benzer şekilde düşünülerek, İhmal Dışı-Olanaksız’dan (1), Sık Sık Tekrarlanan’a (5) kadar derecelendirilmiştir.


Tablo -1 Kabul Edilebilirlik Kriteri


DoD Standartı olan MIL-STD-882E standartı “Matris Metodolojisi”nde “ALARP seviyesi” için üst yönetim taahhüdü ile “SORUMLULUĞU”nu istemektedir. Standart riskin kabulünden önce, organizasyondaki üst yönetime danışılmasını istemiştir. Tablo-2’de, düşük, orta, ciddi ve yüksek risk alanlarına göre işletme içerisindeki uygun karar otoritelerine örnek olarak verilmiştir.


Tablo -2 Kabul Edilebilirlik Kriteri


Risk Değerlendirme Uygulamaları


Yeni yönetmeliklerimize baktığımızda “Risk Değerlendirmesi” çalışmalarının yapılmasında katkı sağlayacak kişilerin başta işveren olmak üzere İş Sağlığı ve Güvenliği Mühendisi veya Teknik Elemanı, İşyeri Hekimi, İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu üyeleri, mühendis ve teknik elemanlar ile çalışanlar olduğunu görmekteyiz.


Her işyerinin kendine özel farklı farklı tehditleri bulunmaktadır, risk değerlendirmesi çalışması aşamasında bu konuda uzmanlaşmış teknik bir ekip tarafından işyerinde, ne tip risk değerlendirme metodlarının uygulanması gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Ancak işyerlerindeki risk değerlendirme çalışmaları incelendiğinde tüm iş sağlığı ve güvenliği mühendisleri ile teknik elemanların neredeyse tamamının 5x5 matris yönteminde yoğunlaştıkları gözlemlenmektedir. Oysa ki risk değerlendirme yöntemlerindeki çeşitliliğin nedeni değişik sektörlerdeki tehditleri değişik bakış açılarından yöntemlerle tespit edebilmektir. Örneğin; risk değerlendirme çalışmasına 5x5 matrisle başlayan bir firma, eğer kazaya ramak kalma sıklık hızı fazla ise Hata Ağacı Analizi (FTA), arkasından Olası Hata Türü ve Etkileri Analizi (FMEA) uygulamalı ya da makine ağırlıklı kazalar çoğunlukta ise sistem güvenirliliğini tespit etmek amacıyla SIL (safety integrety level) veya Risk Graf vb. ile çalışmaya devam etmelidir.


Ayrıca risk değerlendirme çalışmasını işyeri bölümlerinde tamamladıktan sonra tekrar ne kadar zaman sonra yeniden risk değerlendirme yapılacağı ile ilgili özellikle sorular sorulmakta ve 5 yılda bir gibi sürelerden bahsedilmektedir.


Mevzuatımız incelendiğinde Kimyasal Maddelerle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik hariç 5 yıl gibi bir süreden bahsedilmemektedir ki bu süre yalnızca kimyasal maruziyet risk değerlendirmesi için verilmiştir. Kimyasallarla çalışmada özellikle maruziyet sonucu etkiyi tespit etmenin zorluğu, doz-etki cevabının belirlenmesindeki güçlükler nedeniyle kimyasal maruziyet risk değerlendirmesinde 5 yıl gibi bir süreden bahsetmek makuldur.


Ancak işyerleri düşünüldüğünde yaşayan ve sürekli olarak değişiklikler gösteren işletmelerde ve bölümlerde bir kere risk değerlendirme çalışması yaptıktan sonra 1 yıl veya 5 yıl vb. sürelerde tekrar risk değerlendirmesi yapmak risk değerlendirme çalışmalarının proaktif düşünce yapısına aykırıdır. Ne yazık ki işyerlerinin çoğunda risk değerlendirme çalışmaları, işyerlerine gelebilecek müfettişlere gösterilerek yükümlülükten kurtulmak amacıyla hazırlanmış dökümanlardan ibaret kalmaktadır.


Unutulmamalıdır ki sadece risk değerlendirme yöntemlerinin bilinmesi yeterli değildir. Bu yöntemlerin tümünün başarı olasılığı uygulamayı yapan teknik kişilerin tecrübesiyle orantılıdır, aynı zamanda işyeri üst yönetiminin de yapılan çalışmalara destek olması ve gereken mali desteği sağlaması başarıyı sağlamak için mutlak suretle gereklidir.


İşyerine, işletmeye, prosese yada organizasyona en uygun risk analiz yönteminin belirlenememesi ya da kantitatif analiz yöntemlerinin kullanılması gereken bir işyerinde kalitatif analiz yönteminin tercih edilmesi sonucu risk analizini işyeri kendisi bile yapsa zaman ve para kaybına yol açabilecektir.


Bir diğer problemde işyerlerinde risk değerlendirme çalışmalarını yapmakta olan bir çok mühendis ve teknik elemanın özellikle olasılık ve istatistik teoremlerini bilmemeleri veya kullanmamalarıdır. Risk değerlendirme çalışmalarının en önemli kısımlarından biri de tehlikeyi belirledikten sonra bu tehlikenin meydana gelme olasılığını belirlemektir. Bu nedenle de risk değerlendirme çalışmalarını yapacak ekipteki her bir bireyin olasılık ve güvenilirlik teoremlerini bilmesi gerekmektedir.


Risk değerlendirme yöntemlerine bakıcak olursak bir işletme risk değerlendirme çalışmalarına başlarken nasıl bir yol izlemelidir?


Tüm dünyadaki risk değerlendirme metodolojilerine yani yöntem bilimlerine ve standartlara baktığımızda 150’den fazla yöntem bulunduğunu görürüz. Bu yöntemlerin bir çoğu ihtiyaçtan doğmuştur, özellikle de sigorta şirketleri ile NASA’nın bu yöntem bilimlerin çeşitlenmesinde büyük rolleri olmuştur. Endüstriyel fabrikaları sigortalayan şirketler bu fabrikalardaki iş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren tehlikeler, yangın, patlama, deprem, sel, çevre felaketi vb. konulardaki risklerinin net olarak tayin edilmesini istemiş ve bir çok yöntemin geliştirilmesinde öncülük yapmışlardır, örneğin Zürih Tehlike Analizi gibi.


Bu makale de tüm yöntemlere değinmek mümkün değildir, ancak en çok kullanılan ve işletmelere çok fayda sağlayacağını düşündüğüm bir kaç yöntemden bahsetmek istiyorum. Ön tehlike analizi (PHA), bir işyerinde yapılması gereken ilk risk değerlendirme yöntemidir. Başlangıç aşamasında öncelikle her işyeri kendi tehlike ve risklerini içeren bir risk haritasını çıkarmalı, ön tehlike analizini yapmalı ve bu aşamadan sonra kullanılacak diğer risk değerlendirme yöntemlerine karar vermelidir. Yurtdışındaki uygulamalar incelendiğinde risk değerlendirme çalışmalarında ilk önerilen değerlendirme yöntemi ön tehlike analizidir, özellikle de risk haritasının çıkarılmasını sağlaması açısından işletmedeki yöneticilere avantaj sağlamaktadır.

Olursa Ne Olur Analizi (What-If) ve Çek Listler ise kolaylıkla uygulanabilecek yöntemlerdir, ancak bu yöntemlerin tek başlarına kullanımlarında başarı olasılığı düşüktür. Özellikle çeklistler işe uygun olarak hazırlanmadığı zaman genellikle bu formları uygulayan kişiler tarafından angarya gibi görülmektedirler.


Proses FMEA - Olası Hata Türü ve Etkileri Analizi veya Tehlike ve İşletilebilme Çalışması Metodolojisi (HAZOP) kimya iş kolları düşünülerek geliştirilmiş yöntemlerdir. Özellikle tasarım FMEA, kalite aracı olarak metal sektöründeki bir çok firmada uzun yıllardır uygulanmaktadır. Sistem FMEA elektrik, makina, inşaat ve hizmet sektöründeki çalışma şartlarındaki tehditleri belirlemede çok uygun ve etkili bir yöntemdir. Ancak unutulmamalıdır ki Olası Hata Türü ve Etkileri Analizi’nin bu kadar etkili bir yöntem olmasındaki en büyük etken Hata Ağacı Analizi ile birlikte kullanılabilmesi ve olasılık ve güvenilirlik tayinin kantitatif yapılabilmesidir.


Markov Modellemesi, Monte Carlo simulasyonu, vb. çok daha ileri analiz teknikleri ve modelleme teknikleri de bulunmaktadır. Ancak sanayimizde bu yöntemleri başarı ile uygulayabilecek teknik eleman sıkıntısı bulunmaktadır, ayrıca işletmelerdeki yönetimlerin bu çalışmalara inanarak finansal destek sağlamaları gerekmektedir.


Hata ve Risk Ağacı Analizi Yönetimi (MORT), Hata Ağacı Analizi (FTA), Olay Ağacı Analizi (ETA), Neden-Sonuç Analizi vb. teknikler ise tüm işyerlerine uygulanabilir yöntemlerdir, ancak bu yöntemlerin uygulaması için yüksek tecrübe gereklidir. İş Güvenlik Analizi (JSA) gibi insan bazlı yöntemler ise; işyerindeki çalışanların yetkilerinin, sorumluluklarının tanımlandığı, iç yönetmelik ve yönergelerin hazırlandığı sistematik çalışabilen işyerleri için uygulanabilir.


Patlayıcı ortam risk değerlendirmesi veya kimyasal maruziyet risk değerlendirilmesi için ise kullanılabilecek standart haline gelmiş veya gelmemiş birçok indeks bulunmaktadır önemli olan bu indekslerden birini seçerek işletme içerisinde uygulayabilmektir.


Risk değerlendirmesi uygulamalarının işletmelere bir çok yarar sağlayacağını söylemek gereksizdir, ancak sadece kanuni gereklilik nedeni ile yapılan yanlış uygulamalar işletmeye hiçbir yarar sağlamadığı gibi zaman ve maddi kayba da sebebiyet verecektir.


Ülkemizde uygulanan risk değerlendirme çalışmaları esnasında karşılaşılan problemleri ele aldığımızda aşağıdaki sorunları görmekteyiz, bunlar;


  • Risk değerlendirme kavramı çok yeni bir kavram olması ve üniversitelerdeki özellikle mühendislik bölümlerinde bile yeni yeni ders olarak verilmesi nedeniyle yöntemlerin bir çoğuna mühendis ve teknik elemanlar yabancıdır.

  • Kalitatif yöntemlerde (5x5 matris, Kinnley yöntemi, PHA vb.) özellikle de tehlikelere olasılık ve şiddet değeri ataması yapılması aşamasında risk değerlendirmesini yapan mühendis veya teknik elemanların olasılık teoremlerini bilmemeleri nedeniyle tespit edilen risk öncelik sayısının gerçek değerinden düşük ya da yüksek olması gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır.

  • Risk değerlendirme çalışması yapılırken özellikle probabilistik modelleme yapıcak teknik eleman sıkıntısı mevcuttur.

  • Tüm işyerlerine uyan bir risk analizi metodolojisi mevcut değildir. Her işyerinin kendine özel farklı farklı tehditleri vardır. Risk analizi ve yönetimi yapılacak olan bir işyerinde, öncelikle ne tip bir risk analizi ve yönetimi metodunun uygulanması gerektiğinin belirlenmesi yapılmadan çalışmalara başlanmaktadır.

  • Risk değerlendirmesini yapan ekipteki bireylerin tecrübeleri yapılan çalışma sonucunun başarı veya başarısızlığını etkilemektedir.

  • Risk değerlendirmesi sonuçlarının objektif olması beklenirken daha çok subjektif olabilmektedir.

  • İşveren veya işyeri yetkilileri risk değerlendirme çalışmalarının faydalarına inanmamakta ve bu çalışmaları bir angarya olarak görmektedirler. Bu nedenledir ki şuan işletmelerde yapılan veya yapılmakta olan bir çok risk değerlendirme çalışması sadece kanuni gerekleri yerine getirebilmek maksadıyla yapılmaktadır.

  • Risk değerlendirmesi çalışması sonucunda tehlikeler tespit edilse bile aksiyon planlarında genellikle o tehlikeyi sıfırlayabilecek tedbirler yerine “talimat hazırlanması” veya “çalışana eğitim verilmesi” vb. geçiştirmek maksadıyla önlemler yazılmaktadır.


Örnek vericek olursam bir işletmede yapılan risk değerlendirme çalışmasında daire testere tezgahında bıçağın açıkta bulunduğu ve bu durumun el veya parmakta kesilme veya uzuv kaybına sebebiyet vereceği tespiti yapılmıştır. Risk değerlendirmesini yapan teknik eleman tarafından testere tezgahında yanlızca kesilecek parçanın kalınlığı kadar açılabilecek bir koruyucunun yapılmasının önlem olarak istenmesi gerekirken, işçiye eğitim verilmesi yeterli görülmüştür. Oysaki hukuk kuralları açıktır, işçilerin güvenlikleri hiçbir zaman kendi insiyatiflerine bırakılamaz.


SONUÇ:


Mevzuatımız işverenlere ve işletmelerde görev yapan işveren vekillerine kendi işyerlerindeki tehlikeleri belirleme ve bu tehlikelerin meydana gelme ihtimalini kabul edilebilir bir seviyeye indirme yükümlülüğü getirmiştir. Bu aşamada yeni mevzuatımız işveren veya işveren vekillerine risk alma ile ihtiyat arasında seçim yapma şansı tanımaktadır.


Risk değerlendirmesinin gerçekleştirilmiş olması; işverenin, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması yükümlülüğünü ortadan kaldırmamaktadır. Buna göre, işverenlerin çalışma ortamının ve çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlama, sürdürme ve geliştirme amacı ile iş sağlığı ve güvenliği yönünden risk değerlendirmesi yapması veya yaptırması gerekmektedir.


Risk değerlendirme çalışmaları işyerlerinde bu güne kadar genellikle işyerlerine gelebilecek müfettişlere gösterilerek yükümlülükten kurtulmak amacıyla hazırlanmış dokümanlardan ibaret kalmaktadır. Oysa ki etkin bir “İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Yönetim Kültürü” için herkesin buna gerçekten inanması gerekir. İş emniyeti önceliği hakkında yönetimden gelen istikrar sinyalleri, tehlikelerin ve risklerin kontrol edilmesi ve tanınması için önemlidir. Uygun bir “İş Emniyeti Kültürü” nü başarmak için, bir organizasyonun risklere karşı sahip olacağı genel davranış biçiminin büyük önemi vardır. Etkin bir risk yönetimi kültürüne sahip olmak demek, insanların içinde birlikte çalışabilecekleri ve herhangi bir kayıp olmadan önce potansiyel problemleri tanıyabilecekleri ve bunları ortadan kaldırabilecekleri proaktif bir yaklaşıma sahip olmaları demektir.


Bir işletmede risklerin sadece olasılık ve şiddetinin hesaplanması o işletmedeki kaza olasılığını ve riskini ortadan kaldırmaz, önemli olan belirlenen risklere uygun kontrol önlemlerinin alınabilmesidir. Fakat işyeri yöneticileri riskleri belirledikleri ve bildikleri halde önleyici yatırım konusunda kararsız kalabilmektedirler. İşyerlerinde doğru uygulanan risk değerlendirme çalışmaları sonucunda olası tehlikelerle ilgili aksiyonlar ve gerekli bütçeler planlanmalı ve bu çalışmalar işyerindeki çalışma koşullarında iyileşme getirmeli, gerçek risklerin görülmesini sağlamalı, iş kazası ile meslek hastalığı sıklık hızı ile ağırlık hızında düşme sağlamalıdır.


Sonuç olarak yeni mevzuatımız işverenlere ve işletmelerde görev yapan işveren vekillerine kendi işyerlerindeki tehlikeleri belirleme ve bu tehlikelerin meydana gelme ihtimalini kabul edilebilir bir seviyeye indirme yükümlülüğü getirmiştir. Bu aşamada yeni mevzuatımız işveren veya işveren vekillerine risk alma ile ihtiyat arasında seçim yapma şansı tanımaktadır.


Son olarak Alman hukukundaki risk ile ihtiyatın tanımı ile sözlerime son vermek istiyorum.


“Hukuk kesin bulgular beklenene kadar, hareketsiz kalmayı kabul edemez. "Tehlike" kavramı esas alınarak, önlemler alınmalıdır, “İhtiyat” ilkesinin özü de budur. Risk; tehlikeyi göze almak, ihtiyat ise riski dikkate alarak önlemleri düşünmektir. Risk ile ihtiyat arasındaki seçim işverene aittir.”


KAYNAKÇA:

  1. www.calisma.gov.tr

  2. www.rega.basbakanlik.gov.tr

  3. MIL-STD-882-D Standard Practice For System Safety, 2000

  4. ÖZKILIÇ, Ö., İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetim Sistemleri ve Risk Değerlendirme Metodolojileri, TISK, Ankara, Mart, 2005

  5. ÖZKILIÇ, Ö., Risk Değerlendirmesi Kavramı ve İnsan Hatalarını Önleme Metodlarına Genel Bakış, İş Müfettişleri Dergisi, Ankara, Haziran, 2005

  6. ÖZKILIÇ, Ö., Risk Değerlendirmesi Kavramı, TİSK, İşveren Dergisi, Ankara, Haziran, 2005

  7. Özkılıç, Ö., İş Sağlığı, Güvenliği ve Çevresel Etki Risk Değerlendirmesi; MESS, İstanbul, 2007

bottom of page